Aliya’nın emaneti 26 yaşında… Bosna Hersek’in “Bağımsızlık” Direnişi
Bosna Hersek, büyük bir cesaret ve azim örneği gösteren Bilge lider Aliya İzzetbegoviç’in halkına gösterdiği yolda kanla yazılmış bir destanla kuruldu. Bugün Aliya’nın ülkesinin evlatlarına emanet ettiği Bosna artık 26 yaşında.
Tarihin seyri içinde Balkanlar’ın “İslam” ve “Müslümanlık” ruhuyla yoğrulan halkı Boşnaklar’ın özgürlük mücadelesini Aliya İzzetbegoçiv’ten bahsetmeden anlatmak mümkün değildir. Aynı şekilde Aliya İzzetbegoviç’i de Bosna’sız anlatamayız. Ülkesinin özgürlük mücadelesiyle özdeşleşen Aliya İzzetbegoviç’in liderliğinde bizzat kendisinin de halkıyla birlikte cephede verdiği 4 yıllık savaşın neticesi tarihin şanlı sayfalarına derin izler bıraktı.
İçinde bulunduğu dönemin çetin şartlarına karşı bilge bir duruş örneği ortaya koyarak Bosna halkında milli bir şuur uyandıran Aliya, ülkesinin bağımsızlığını kazanmasında başat aktör görevi üstlendi. Aynı zamanda büyük bir İslam düşünürü olduğunu da söyleyebileceğimiz Aliya, Bosna’da Türkiye sevgisinin artmasını da sağladı. Siyasi önderliğinin yanı sıra entelektüel kapasitesi ve eseleriyle yarınlara önemli mesaj bıraktı. Öyle ki halkı için mücadelesinde cesaretiyle herkese direniş ruhunu aşılayan Aliya İzzetbegoviç, Saraybosna bombalanırken şehri terk etmedi.
BAĞIMSIZLIK MEŞALESİNİ ATEŞLEDİ
Bosna’da 8 Ağustos 1925’te Bosanski Şamats köyünde doğan Aliya İzzetbegoviç İslamî hassasiyetlere sahip bir ülkede büyüdü ve lise döneminde “Meladi Muslumani” yani Müslüman Gençler Kulübü isimli bir fikir örgütüne katıldı. Henüz 15 yaşındaydı ama İslamî meseleler üzerine yapılan fikir tartışmalarına katılıyor kulübün eğitim ve hayır faaliyetlerinde ise yine başı çekiyordu.
Bu dönemde bölgenin etnik grupları komünist Sırp çentikler ile milliyetçi Hırvat ustaşaları ülkenin yönetimine gelmek için çatışıyordu. Fakat bu çatışma ortamına giremeyen Boşnaklar herhangi bir adım atmadı. Buna rağmen 1945 Nisan’ında komünistler çatışmanın bir parçası olmaktan geri duran Bosna’yı işgal etti. Kısa süre sonra ülkede yönetimi, Marksist ve Leninist dünya görüşüne sahip Yugoslav siyasetçi Tito’nun kontrolüne geçti.
İŞGAL VE TUTUKLAMA
Bu saatten sonra Tito ve kendisine bağlı yönetimin iki düşman hedefi vardı. Bunlardan birincisini Hırvat Ustaşaları oluştururken ikinci hedef yine komünizm karşıtı olan ve Müslüman kimliği ile varlığını devam ettiren Boşnaklardı.
Tito kendi tabanına karşı muhalif hareketleri örgütlemek ve komünist Sovyet rejimine karşı propaganda yaptıkları iddiaları üzerinden önce Müslüman gençlerin faaliyetlerini yasakladı. Ardından hepsini tutuklattı. Tutuklanan Boşnak gençler arasında Aliya İzzetbegoviç de vardı ve daha o yaşta 5 yıl hapse mahkûm edildi. Bu Aliya’nın hapishane hayatıyla tanışmasına sebep olan ilk mahkeme kararıydı ama bir son değildi.
MÜSLÜMAN KİMLİĞİNİ YOK ETMEK İSTEDİLER
Bu dönemde Tito’nun komünist rejimi yoğun baskılar uyguladığı Boşnak Müslümanların kimliğini ortadan kaldırmaya yönelik politikalar uyguladı. Buna karşılık İslamî meseleler üzerine kafa yoran Aliya İzzetbegoviç her geçen gün derinleşen ilmi çabalarıyla Müslüman Âlemi’nin yüz yüze geldiği tehditler karşısında çözüm üretmek için çabalıyordu.
En nihayetinde bu yöndeki çabalarının bir sonucu olarak Aliya, 1970 yılında Müslümanların içinde bulunduğu sorunları dikkate alarak bir “İslam Bildirisi” yayınladı. İslam dünyasına “uyanış” çağrısı yapan bu bildiride bütün Müslümanlara seslenen Bilge Lider İzzetbegoviç, yeniden uyanış ve dirilişin sağlanması için inanların sahip olduğu dini değeler ve ilkeler üzerinden şuurlanmaları gerektiğini vurguladı. Bu İslam aksiyonu içinde yeniden diriliş çağrısı Yuguslavya’da olduğu kadar bütün bir İslam dünyasında büyük yankı buldu.
KOMÜNİZM KAN KAYBETMEYE BAŞLADI
Takvimler 1980 yılını gösterdiğinde Tito artık ölmüştü. Üstelik ülkeyi kimin yöneteceği konusunda çıkan anlaşmazlık, her federal eyaletin birer yıl süreyle cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmesi kararlaştırılmasıyla çözülmüştü. Bu çözüm beraberinde ülkede özgürlüklerin önünün açılmasında kısmi bir rahatlama getirmişti ama yeterli değildi.
Böyle bir ortamda Bosna’nın bağımsızlık hayalinin yılmaz savunuculuğu görevine atılacak olan Aliya İzzetbegoviç 1983 yılında “İslamî Manifesto” adlı kitabını yayınladı. Bu kitap aynı zamanda onun için yeni bir sürecin başlangıcı anlamına geliyordu. Dönemin ülke yönetimindekiler bu kitap üzerine İzzetbegoviç’i, Avrupa’nın orta yerinde radikal bir İslam cumhuriyeti kurmaya çalışmakla suçladı. Bu suçlama onu 14 yıl hapse mahkûm edince alınan bu haksız karar yayınladığı kitabı İslam dünyasında normalden birkaç kat daha fazla ilgi gördü. Böylece kitap daha geniş kitlelere ulaştı.
BAĞIMSIZLIK YOLUNDA PARTİ KURDU
Tam da komünist rejimlerin çöküş dönemine girdiği 1988 yılında ülkede çıkan af yasası ile serbest kalan Aliya İzzetbegoviç’in kafasında, kendilerinin daha en başta uzak durduğu bunca çatışma ortamında Yugoslavya bir gün mutlaka dağılacağı tahmini vardı. Federal devletlerin bağımsızlık yanlısı fikirleri gün geçtikçe güçlenirken fikirleriyle öncülük ettiği halkının arada kalarak ezilmesini hiç istemiyordu.
Bu düşüncelerle harekete geçen Aliya, Bosna-Hersek Özerk Cumhuriyeti’nde Demokratik Eylem Partisi (SDA) adında bir siyasi parti kurdu. Ardından 5 Aralık 1990 tarihinde Bosna Hersek’te yapılan seçimleri SDA kazandı. Halkın içinden çıkan ve yaşadığı süreçlerde halkının güvenini kazanmış olan Aliya İzzetbegoviç, bu seçim sonuçlarının ardından Cumhurbaşkanı oldu.
Bu yıllarda federal devletlerde yaygınlaşan bağımsızlık yanlısı fikirler bir bir büyüyerek 1990’ların başında bağımsızlık hareketine dönüştü ve Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin üye devletleri arka arkaya bağımsızlıklarını ilan etti.
BOSNA’NIN BAĞIMSIZLIK GÜNÜ
Bunun üzerine Aliya İzzetbegoviç, 1 Mart 1992 tarihinde ülkesinde “bağımsızlık kararını” referandumla halkının onayına sundu. Bosna hersek vatandaşlarının büyük çoğunluğunun bağımsızlık yönünde verdiği oyların sonucunda Bosna Hersek tarihi bir kararla bağımsızlığını ilan etti. (Yüzde 99.4 evet) Ancak bu karar zor günleri de beraberinde getirdi.
BAĞIMSIZLIĞIN AĞIR BEDELİ
Bosna’nın bağımsızlık ilan etmesine içine sindiremeyen Sırplar ve Hırvatlar birlik olarak Bosna-Hersek topraklarını işgal etmeye başladı. Bütün dünyanın gözü önünde Sırp ve Hırvat güçleri sırf kendileri gibi bağımsızlık istediler diye yüz binlerce Boşnak sivili kadın, çocuk ve yaşlı demeden soykırımdan geçirdi. Tecavüz, işkence ve infaz ile sindirilmeye çalışılan Boşnaklar’ın yaşadığı insanlık trajedisine Avrupa ve Amerika sessiz kaldı.
Bütün İslam dünyasında geniş halk kesimleri tarafından yaşananlar günlerce protesto edilse bile ülkelerin yönetimleri, Bosna’da yaşanan zulmü sona erdirecek bir tepki ortaya koyamadı. Sözde medeni Avrupa’nın ortasında soykırıma maruz kalan Bosna halkının önünde iki seçenek vardı. Ya savaşarak cephede şehit düşeceklerdi ya da esir düşmeyi bekleyerek acımasız işgalciler tarafından kurşuna dizileceklerdi.
4 yıl boyunca süren vahşi savaşta Aliya İzzetbegoviç, halkının başından ayrılmayarak liderliğini büyük bir cesaretle, azimle yürüttü. Saraybosna bombalanırken şehri terk etmeyerek askerleriyle birlikte siperde bulundu, sığınaklarda yaşadı. Ordunun başında cephede mücadele etti.
Diğer yandan ise akan kanın durdurulması için diplomatik ilişkiler üzerinden barışın yollarını aradı. 1995 yılında Amerika’da imzaladığı Dayton antlaşması ile ülkesinin yaşadığı vahşi işgali durdurdu.
Neticede Bosna halkı özgürlüğün bedeli olarak yaklaşık 200 bin insanını bu savaşta şehit verdi.
Sonraki süreçte Dayton antlaşmasına göre Bosna Hersek’te yapılan seçimlerde Aliya İzzetbegoviç ikinci kez cumhurbaşkanı seçildi. İzzetbegoviç 1998 yılına kadar cumhurbaşkanlığı görevini yürüttü.
Aliya, 19 Ekim 2003 günü vefat etti. Hayatını milletinin gelecek hayaline adayan Bilge Lider bugün geride özgür bir Bosna bıraktı.
Muhammed Şimşek/Analiz
Kaynak : http://www.akasyam.com/aliyanin-emaneti-26-yasinda-bosna-hersekin-bagimsizlik-direnisi-158844/