Rusya’nın azalan etkisi ve Sırbistan’ın tarafsız tutumu Dodik’in elini zayıflatırken, AB, NATO ve Türkiye’nin koordineli çabaları Bosna Hersek’in birliğini koruma yönünde güçlü bir ittifak oluşturmaktadır.
TRT World Balkan Masası Sorumlusu Abdulvehab Ejupi, Milorad Dodik krizini ve uluslararası toplum nezdinde Bosna Hersek’in bütünlüğünün önemini AA Analiz için kaleme aldı.
Bosna Hersek, 1990’lardan bu yana en ciddi siyasi krizlerinden birini yaşıyor. Sırp Cumhuriyeti’nin (RS) Başkanı Milorad Dodik’in ayrılıkçı politikaları ve uluslararası hukuka meydan okuyan tutumu, ülkedeki kırılgan dengeyi tehdit ediyor.
Hakkında 27 Mart’ta uluslararası yakalama kararı çıkarılan Dodik, buna rağmen Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşerek Rusya’dan destek beklediğini açıkça gösterdi. Bu durum, Balkanlar’daki jeopolitik dinamikleri etkileme potansiyeli taşısa da Avrupa Birliği (AB), Türkiye ve NATO’nun kararlı duruşu ile Rusya’nın sınırlı kapasitesi, Dodik’in hamlelerinin etkisini sınırlandırdı.
Kararın arka planı
Dodik’le ilgili hukuki süreç, Birleşmiş Milletlerin (BM) barış temsilcisi Christian Schmidt’in kararlarına uymayı reddetmesiyle başladı. Saraybosna’daki Devlet Mahkemesi, 26 Şubat’ta Dodik’e 1 yıl hapis, 6 yıl kamu görevinden men cezası verdi.
Sırp Cumhuriyeti’nde, Bosna Hersek devlet kurumlarının faaliyetlerini engelleyen yasaların kabul edilmesiyle beraber, Dodik ve müttefikleri NSRS Başkanı Nenad Stevandic ve RS Başbakanı Radovan Viskovic hakkında önce ulusal ardından uluslararası yakalama kararı çıkarıldı.
Dodik’in bu süreçte Sırbistan ve İsrail’e seyahat etmesi ardından 31 Mart’ta Moskova’da Putin ile buluşması uluslararası kamuoyunun tepkisini çekti. 2 Nisan’da Bosna Hersek’e dönen Dodik, Macaristan, Sırbistan, Rusya ve Karadağ’ın Uluslararası Polis Teşkilatı (Interpol) nezdinde kendisini koruduğunu iddia etti. Bu durum, Dodik’in stratejisinin hem iç hem de dış aktörlere dayandığını gösterdi.
Balkanlar’daki Rusya etkisi
Dodik’in Moskova ziyareti, Balkanlar’daki Rusya etkisini analiz etmek için önemli bir veri sunuyor. Rusya, tarihten bu yana Balkanlar’da Batı karşıtı politikaları desteklemek için Dodik gibi figürleri kullandı. Ancak Ukrayna’daki savaş ve ekonomik yaptırımlar, Moskova’nın Balkanlar’daki nüfuzunu sürdürme kapasitesini ciddi şekilde kısıtladı.
Dodik’in ayrılıkçı söylemleri ve kendi sınır polisi, ordu ve istihbarat teşkilatını kurma planları, Dayton Barış Anlaşması’nı tehlikeye attı. Ancak bu hedefler, Rusya’nın maddi ve lojistik desteği olmadan gerçekçi bir zemine oturmuyor.
Öte yandan, Sırbistan’ın bu konudaki tutumu da önemli. Belgrad’da son dönemde yaşanan öğrenci protestoları ve lityum madenciliği karşıtı protestolar dikkat çekse de bu olaylar Bosna Hersek’teki krizle bağlantılı değil. Sırbistan, Avrupa Birliği (AB) entegrasyon sürecini riske atmamak adına Bosna Hersek’in istikrarsızlaştırılmasına yönelik bir strateji benimsemiyor.
Bosna Hersek’in bütünlüğünün önemi
Uluslararası toplumun bu konudaki tepkisi ise oldukça net. AB, Dodik’in ayrılıkçı politikalarını kınadı, Fransa, Almanya ve İtalya gibi üye devletler Bosna Hersek’in toprak bütünlüğüne yönelik tehditlere karşı ortak bir duruş sergiledi. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte’nin Saraybosna ziyareti, ittifakın Bosna Hersek’e olan bağlılığını pekiştirdi.
AB’nin mevcut yaptırımları, Dodik ve çevresine yönelik daha kapsamlı önlemlerle genişletilebilir. Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve ABD’li mevkidaşı Marco Rubio arasında 23 Mart’ta Washington’da gerçekleşen görüşmede, Bosna Hersek’in güvenliği ve toprak bütünlüğünün tartışılmaz olduğu vurgulandı. Türkiye, Bosna Müslümanlarının tarihsel bir müttefiki olarak, askeri ve diplomatik kapasitesiyle bölgedeki istikrarın korunmasında kritik bir rol üstleniyor.
Dodik’in Moskova ziyareti, sembolik bir meydan okuma olarak değerlendirilebilir ancak pratikte bu hamlenin Balkanlar’ı dönüştürme gücü sınırlıdır. Eğer Interpol uluslararası yakalama kararını aktif hale getirirse, Dodik’in hareket alanı daralacak, Dodik ya Bosna Hersek’te kalacak ya da Moskova’ya sığınarak yerel etkinliğini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacak.
Rusya’nın azalan etkisi ve Sırbistan’ın tarafsız tutumu Dodik’in elini zayıflatırken, AB, NATO ve Türkiye’nin koordineli çabaları Bosna’nın birliğini koruma yönünde güçlü bir ittifak oluşturmaktadır. Türkiye’nin stratejik konumu, Bosna Hersek’in güvenlik mimarisinde giderek daha fazla öne çıkmakta, bu da Dodik’in provokasyonlarına karşı caydırıcı bir unsur teşkil etmektedir.
Sonuç olarak, Dodik’in riskli stratejisi kısa vadede Sırp Cumhuriyeti’ndeki tabanını mobilize edebilir ancak uzun vadeli bir kopuş projesini hayata geçirmesi için yeterli dış destekten yoksundur. AB’nin desteği ve Türkiye’nin aktif rolü Bosna’da barışın korunması yönündeki tutumu güçlendirmektedir. Balkanlar’daki istikrar, Dodik’in şahsi girişimlerinden çok, uluslararası toplumun kararlılığına bağlıdır.
[Abdulvehab Ejupi, TRT World Balkan Masası Sorumlusudur.]
* Makalelerdeki fikirler, yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Kaynak : https://timebalkan.com/dodik-krizi-bosna-hersek-icin-bir-tehdit-olabilir-mi/