Per. Kas 21st, 2024

Dünya liderleri arasında Aliya İzzetbegoviç, İslam’ın gür sesi olarak hiç unutulmayacak bir isimdir.

Tarihte yer edinmek, yaptıklarıyla sürekli hatırlanmak, adının anıldığı yerde yüreklere bir esenlik bildirisi gibi ferahlığın gelip konduğu bir isim olmak çok zordur. Bölgesel anlamda değil, dünya coğrafyasının tümü düşünülecek olursa, bunun daha güç olduğu aşikârdır.

Aliya İzzetbegoviç aramızdan ayrılalı 10 yıl oldu. Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, onun adının anıldığı her yerde bu isme karşı derin bir hürmet ve özlem olacaktır. Aliya, gençliğinin ilk yıllarından ölümüne kadar mücadele kavramını karşılayacak ne kadar fiil varsa hepsini yaşamış gerçek bir liderdir.

İslam Manifestosu mutlaka okunmalı

Tarihte birçok kişiye çalışmalarından dolayı isimler verilmiştir ama bunların içerisinde adını en çok hak eden isimlerin başında Aliya İzzetbegoviç gelir. Ona “Bilge Kral” deniyorsa, o bu adı sonuna kadar hak edecek bir ömür sürmüştür. Dinini yaşamak konusundaki hassasiyetiyle kalmamış, İslam’ın tüm dünyada en doğru şekilde yaşanması ve yaşatılması için her türlü zorluğa göğüs germiştir.

Henüz 25 yaşındayken demir parmaklıklarla tanışmış, ceza alma sebebini de kendi ifadesiyle “onurla” taşımıştır. Onun cezası kendi topraklarında, öz vatanında İslamcı olmaktır. Suçun bir asaleti varsa en güzel suç İslamcı olmaktır. Aliya, ömrü boyunca birçok kez hapse atılmış, zindanları kendine Medrese-i Yusufiye bilerek kendini iyi bir gelecek için yetiştirmiştir. Onun için iyi bir gelecek demek, İslam’ın dünyanın her köşesinde payidar olmasıdır. Gerek düşünceleriyle gerekse mücadelesiyle bunun için çalışmış bir liderdir Aliya.

İslam Manifestosu (İslam Deklarasyonu adıyla yayınlanmıştır.) adlı kitabı onun adeta alın yazısı olmuştur. Dünyadaki varlığının sebebini bu çalışmasında ortaya koyar Bilge Kral. “Hedefimiz Müslümanların İslamlaşması, sloganımız; inanmak ve mücadele etmek” diyen Aliya, bu çalışmasında çok önemli bir yaraya parmak basar. Bu gizli yara, “Müslümanım” demenin bir kurtuluş olmayacağıdır. Önemli olan yaşamak, mücadele etmek, inandığına herkesi inandırmaktır.

Günümüz için de en büyük tehlike olan “kimlik Müslümanlığı”na Aliya, 1970 yılında yazdığı manifesto ile baş kaldırmıştır. Görülen odur ki bu hastalık çok eski bir meseledir. Her dönemde görülen ve toplumları öz benliklerinden koparan görüntü temelli inanç, eğer tedavi edilmezse bir milletin yok olmasına sebep olabilmektedir. Aliya İzzetbegoviç’in bu kitabı o kadar ses getirmiştir ki, bu kitabından dolayı onu susturmanın gerekliliğine inananlar onu tekrar tekrar mahkûm etmişlerdir. Çünkü dünyada hayır cephesi kadar, belki de daha fazla şer cephesi faaliyet göstermektedir. İnsanları bilinçlendirmek, onlara Hak ve hakikati anlatmak mümin kişinin dünyadaki aslî görevlerinden biriyken, İslam düşmanları için tedbir alınması gereken en büyük mesele budur. Çünkü bilinçlenmiş bir İslam toplumuyla baş edilemeyeceğini en çok da İslam düşmanları bilmektedir.

Kurtuluş, ümmetin bilinçlenmesindedir

Aliya İzzetbegoviç’in bu deklarasyonunun tek amacı vardır; bilinçli Müslümanlar yetiştirmek. Kurtuluşa ulaşmanın tek yolu bundadır. Müslüman bilinçli olursa onun bileğini dünyada hiç kimse bükemez. “Bilinçsizce yaşayan toplumların yıkılması, yok olması kimseyi şaşırtmasın.” derken Aliya, bunun yolunu da kitabında tarihten somut örneklerle anlatır. Ayrıca Doğu ve Batı Arasında İslam kitabında da İslamiyet’in dünyanın değişik noktalarında hangi hassasiyetle yaşandığını, hangi yanlışlara düşüldüğünü kendi tespitleriyle anlatan Bilge Kral, Bosna’nın dışında yaşayan Müslümanların dertleriyle dertlendiğini de böylelikle bütün dünyaya göstermiş olur.

Çile çekmeden, düşüncenin, özgürlük mücadelesinin her safhasında bulunmadan başarı elde etmek imkânsızdır. Aliya İzzetbegoviç, Müslüman olarak ümmetin kurtuluşu için düşüncelerini herkese yaymaya çalışırken, diğer yandan da ülkesinin özgürlüğü ve kurtuluşu için bir nefer gibi her türlü zorluğa göğsünü siper etmiştir. O, her şeyin farkındadır. Aslında dünya da farkındadır ama zulmün çarkı her zaman işlemektedir ve en çok da bundan Müslümanlar zarar görmektedir. Bu, değişmez bir kuraldır. Afrika’nın bir ucunda da durum aynıdır, Avrupa’nın ortasında da.

“Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa, onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde, Batı medeniyeti adına.” diyor Bilge Kral. Onların zulmü işlemeye devam etse de umudumuz hep diri olacak. Dünyaya rağmen.

Mustafa Uçurum yazdı

Kaynak : www.dunyabizim.com

Related Post

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir