Yolu Bosna’ya düşmüş birçok film var. Fakat bazen kadınların, bazen çocukların, bazen de savaşan askerlerin yaşadıklarını gösterebilmek adına seçmeler yapmak istedik ve böyle ufak bir liste çıktı ortaya. Hatice Sarı yazdı.
Filmlerin savaş endüstrisinden fazlasıyla beslendiği ve kendilerine herhangi bir set kurma gereksinimi olmadan direkt acıların kanlı canlı gözler önüne serildiği açık hava sahnelerinden faydalandığı dönemlerden geçiyoruz. Çok fazla düşünmeye gerek yok; önümüze bir harita koyduğumuzda coğrafyanın orta ve sağ kısmına gözlerimizi çevirdiğimizde, o bölgede sınırları kalemle çizilmiş ve üzerine isimleri yazılmış hemen hemen bütün ülkelerde acılarla yoğrulan hayatlara tanık oluyoruz. İşte bu savaşlardan doğan acılar bitmediği sürece de sinema endüstrisi bu acılardan beslenmeye devam edecek.
1992-1995 savaşında Boşnakların yaşadıkları korkunç katliamların izleri hafızalardan silinmesin diye aradan geçen 21 yıla rağmen hâlâ onarılmayan evler olduğunu görüyoruz Saraybosna, Srebrenitsa, Mostar sokaklarında yürürken… Evler onarılırsa hafızalardaki acılar da biraz olsun onarılır gözüyle bakıyorlar, bu yüzden ne hafızalarındaki ne de kalplerinde acılar gitsin istemiyorlar içlerinden.
İşte bu acılarla beslenen ve yolu bir vesile ile Bosna’ya düşmüş birkaç filmi derleyelim istedik. Savaş döneminde ne sıkıntılar yaşanmış, sonrasında Boşnaklar hayatlarına nasıl devam etmiş, savaşla büyüyen çocukların hayatları hangi yöne akmış görelim istedik.
Belvedere
Listeye ilk olarak “Belvedere” ile başlayalım. 2002 Avrupa Film Festivali’nde “10 Münuta” filmiyle en iyi kısa film ödülünü alan Boşnak yönetmen Ahmed İmamovic, Srebrenitsa katliamından kurtulan Boşnakların sığındığı Belvedere mülteci kampındaki hayatları anlatmak ister ve 2010 yapımı “Belvedere” filmi yaşanan tüm acıları gözler önüne serer.
11 Temmuz 1995’te güvenli bölge ilan edildikten sonra tarihin en korkunç katliamlarından birine sahne olan Srebrenitsa’da resmi kayıtlara göre 8 binden fazla Müslüman katledilmişti. Kadınları eşsiz, çocukları babasız, anneleri evlatsız bırakan Srebrenitsa’da hayat önceki gibi hiç olmadı. 2010 yılında aradan geçen 15 yıla rağmen adalet aramaya devam eden Srebrenitsalı anneler ve kadınlar, hem hayatta kalmak için, hem de eşlerinin, çocuklarının, babalarının kemiklerini Sırplardan geri alabilmek için eylemler hazırlarlar. 2011 yılında Oscar’a da aday olarak gösterilen Ahmed İmamoviç, Srebrenitsalı kadınların acılarını ve mücadelelerini “Belvedere” filmiyle beyaz perdeye taşımış, bize de kadınların acılarına tanık olup büyüyen çocukların bazılarının hayatlarına devam etmek için savaşın izlerine gözlerini nasıl kapadıklarını görmek düşmüş.
Snijeg (Kar)
Savaş sonrası hayatları izlemeye Aida Begic’in ilk uzun metraj filmi olan “Snijeg” (Kar) filmiyle devam edelim. Savaşın ardından 1997 yılında neredeyse tüm erkeklerin öldürüldüğü bir köyde yaşayan kadınların hikayesini anlatıyor “Kar”. 2008 yapımı bu film ile Aida Begic 61. Cannes Film Festivali’nde Grand Prix ödülünü alıyor. Bosna-Herkes’in Gorajde şehri yakınlarındaki bir köyde savaşta kaybolan eşlerini bekleyen kadınların hayata tutunma çabalarını, çocuklarını tek başlarına büyütme zorluklarını ve eşlerini beklerken umutlarının nasıl söndüğünü anlatan çok iyi bir yapım “Kar”.
Bosna’da yaşanan savaş esnasında 17 yaşında Saraybosna Sahne Sanatları Akademisi’nde okumaya başlayan Aida Begic’in, savaşı iliklerine kadar yaşamış biri olarak o döneme dair sinema filmlerinde kadınların nasıl bir mücadele içinde olduğunu göstermesi, Boşnak kadınlar için de bir moral nisbetinde görülüyor.
Djeca (Çocuklar)
Söz Aida Begic’ten açılmışken “Djeca” (Çocuklar) filmini anmadan geçmek olmaz. Bosna Savaşı sonrası annesiz ve babasız kalan çocukların serzenişlerle dolu hayatlarını sinema perdesine taşıyan yönetmen, 2012 yapımı “Çocuklar” filminde Rahima ve Nedim isminde iki kardeşin savaş sonrası hayatını konu ediniyor. Savaşın yaşandığı dönemden filmin çekildiği döneme kadar 17 yıl geçmiş, savaşta anneleri ve babaları öldürülen o küçük çocuklar büyümüştü. Hayatlarını sessiz sakin yaşamaktan başka bir gayeleri olmayan çocuklar haline gelmişti, 3 koca yıl boyunca bir çocuğun başına gelebilecek en kötü şeylerden birisini yaşayan bu savaşın çocukları…
Rahima’nin dini inançlarından başka tutunacak hiçbir şeyi yoktur. Aslında bundan daha güzel tutunacak bir şey olmadığının da farkındadır. Okula giden kardeşinin ihtiyaçlarını karşılamanın, onun sorumluluğunu üzerine almanın ne kadar zor bir süreç olduğunu fark eder. Savaşın ortasında büyüyen çocuklar psikolojik problemleri ve sığınılacak en güzel kapının neresi olduğunu bize bir film ile gösteriyor Aida Begic, “Çocuklar” filminde.
Üç Yol
Listeye Faysal Soysal’ın ilk uzun metrajlı filmi “Üç Yol” ile devam edelim. 2013’te gösterimi yapılan filmde Bosna’ya birçok açıdan kuş bakışı bakabiliyorsunuz. Bazen Tabya’dan Bosna’yı seyredip, bazen Mostar’ın eşsiz güzellikteki Neretva Nehri’ndeki Mostar köprüsünün aksine bakıp, bazen de Saraybosna şehitliğinde yeniden yürüyüşe çıkmış gibi hissedebiliyorsunuz. Filmde 1995 dönemine ait savaş görüntüleri de yer alıyor.
İzlerken bir sürü metafor yakalayabileceğiniz “Üç Yol”da, çocukluk travmalarından kaçmak için Bosna’ya gelen Bünyamin çareyi insanlara yardım etmekte bulur ve Bosna’da savaş sonrası toplu mezarlarda bulunan kayıp kişileri çıkarmakla ilgilenir. Türkiye’ye dönmek üzereyken Mostar Köprüsü’nden intihar etmek üzere olan Boşnak-Sırp Zrinka ile tanışır. Filmde yalnızca Bosna’nın muhteşem güzelliklerine seyirci kalmıyoruz, filmin bir kısmı Hasankeyf’e kadar uzanıyor. Dinginlikle ve şiirle dolu bu harika filmde İsmet Özel’in şiirlerine bile rastalayabiliyorsunuz.
Grbavica (Esma’nın Sırrı)
Şimdi 2006 Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülünü alan “Grbavica” (Esma’nın Sırrı) filmine bir göz atalım. Boşnak yönetmen Jasmila Zbanic’in ilk uzun metraj çalışması olan “Grbavica”, Boşnak kadınların savaş esnasında Sırp askerlerinden gördükleri büyük kötülükleri konu edinen oldukça acı bir film aslında. Aslen Sırp olduğu halde Esma rolünü üstlenerek Boşnak kadınların o dönemlerde nasıl büyük şahsi acılar yaşadıklarını sinema perdesinde seyirciye muazzam şekilde anlatıyor Mirjana Karanovic. Esma, Sırp bir askerden gördüğü kötülükler sonucu doğan kızı Sara’ya babasının Boşnak olduğunu ve savaşta şehit düştüğünü anlatır. Bosna’da bir okul gezisinde Sara’nın annesinden “babasının şehit düştüğüne dair belge” istemesi sonucu ortaya çıkan büyük acıyı konu alıyor film.
Bugün Bosna-Hersek bölgesinde İslam’ın nasıl yok edildiğiyle ilgili daha çarpıcı bir anekdot olamaz benim için. Bugün bu coğrafyada gayrımeşru çocukların doğmasına sebep olanlar, Saraybosna’da, Mostar’da, Srebrenitsa’da ve diğer tüm savaş şehirlerinde erkekleri şehit edip doğan çocuklara bu şekilde hükmettiler. Halihazırda Bosna’da yeni doğan Boşnak bebeklere “Boşnak” kimliği çıkartmamak için anne-babaların büyük yaptırımlara maruz bırakılması da bunun en büyük ispatlarından birisi. Allah bu coğrafyada yaşayan Müslümanların yardımcısı olsun, bizleri de o yardımın vesilesi kılsın.
No Man’s Land (Tarafsız Bölge)
Son olarak Boşnak yönetmen Danis Tanıvic’in 2002 yılında yabancı film dalında en iyi film Altın Küre Ödülü’nü ve Cannes Film Festivali’nden de ödül kazanan filmi “No Man’s Land” (Tarafsız Bölge)’den bahsedip mevzuyu kapatalım. Bir Sırp asker ile bir Boşnak askerin iki düşman hattı arasında kalan tampon bölgede sıkışıp kalır. Boşnak askeriyle aynı bölgeye sığınan yaralı Sırp asker, savaş esnasında yaşanan bu olay sebebiyle zaten birbirlerine yeteri kadar düşmandır ve birbirlerini öldürmek için sürekli fırsat kollarlar. Savaşın en saçma ve en trajikomik hallerini konu edinen filmde, Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nde görevli olan bir asker, kendisine verilen bazı emirleri yok sayar ve tarafsız bölgede mahsur kalan Sırp asker ile Boşnak askerin yardımına koşar.
“Savaşı sen başlattın”, “hayır sen başlattın” tartışmalarına gülerken bir yandan bu iki düşman askerin nasıl bir psikolojiye girdiğini net olarak izleyebiliyorsunuz. Savaşların birilerinin bacak bacak üstüne atarak rahat koltuklarında öldürülenleri seyrettiği bir mecra olduğunu ve savaşan askerlerin nasıl bir piyon olduğunu anlamak açısından da çok başarılı, belgesel tadında bir film.
Yolu Bosna’ya düşmüş daha birçok film vardır elbette. Fakat bazen kadınların, bazen çocukların, bazen de savaşan askerlerin yaşadıklarını gösterebilmek adına seçmeler yapmak istedik ve böyle ufak bir liste çıktı ortaya. Savaşın en acı görüntülerini bizzat o bölgelere giderek görmüş biri olarak, sinema perdesinden bize aksettirilen bu filmlerle, bazen iliklerimize kadar kanımızı donduran hadiseleri görürken bir yandan da bir insanın sabrının nasıl bir doruk noktasına ulaştığına şahit olabiliyoruz.
Yolu Bosna’dan geçen filmleri yazmaya karar verdiğimde bu filmlerde acıdan başka bir şey bulamadım. İnşallah bundan sonrası bu güzel topraklarda akan berrak sular, yemyeşil dağlar gibi güzel olur Bosna için. Suyun, bereketin, edebin ve Aliya’nın ülkesi Bosna’dan şimdilik bu kadar…
Hatice Sarı yazdı https://www.dunyabizim.com/sinema/yolu-bosna-dan-gecen-bosna-yi-anlatan-filmler-h23373.html